13 gün önce yazılmış bir yazı

12 MART 2006 PAZAR 01:48 PM

Niye kendimi hep başkaları üzerinden tanımlıyorum ki? Başkalarıyla kıyaslama durumundayım hep kendimi. Onun o'su, şunun şu'su, bunun bu'su... Sonu gelmiyor ki. Ayrıca nereye kadar yapabilirim ki bunu? Kendimi ne zaman "TAM", ne zaman "KENDİM" gibi hissedebilirim ki çöpçü gibi veya pazara çıkmış gibi, insanların beğendiğim veya beğenilen, takdir ettiğim veya edlien özelliklerini kendime yapıştırmaya çalışırken? Kendim olamıyorken başkaları olmaya çalışırken istediğimi de bulamıyorum haliyle. "O ne isterdi? O n'apardı?" gibi bişeyler düşünmem gerekir.

Kendimi kendime kapalı hissediyorum. Sanki esas benin etrafını kozayla sarmışım, köşkümde tavanarasına veya ücra bir yere kaldırmışım da veya köşkümün arkasındaki ormana götürüp bırakmışım üstüne çalılar atmışım da gidip "BEN" diye başka şeyler aramaya çıkmışım gibi hissediyorum.

Kendimden niye korkuyorum ki? Niye Kendimi sergilemekten, kendim olursam sevilmemekten, dışlanmaktan, beğenilmemekten korkuyorum ki? Hep genel olarak, insanların çoğu tarafından kabul görme, sevilme, beğenilme arzusu. Buna yönelik hareket ediyorum. O yüzden hiç uçlarda olmadım. Olmak istedim veya belki öyleydim ama belki kendimi reddettim.

Ve mutlu değilim. Ne öyle mutluyum ne de böyle. Yani genel olarak sevilmeme rağmen neden mutlu değilim. Çünkü insanlar zaten beni seviyor olmuyor ki. Beni ben olduğum için seviyor oluyor ki. Ben olmayan birini seviyor oluyorlar.

Hiç kendim oldum mu? Kendim olmayı denedim mi? Hep Bayan Doğru, hep Bayan İyi, hep Bayan Uslu, Terbiyeli, Anlayışlı, Düşünceli, Fedakar vs vs vs. Hep diğerlerini düşünmek.

Ben bencil olmak istiyorum bu aralar. Kendi kendime takılmak istiyorum. İçime dönmek, kendimi keşfetme yolculuğuna çıkmak istiyorum. Bişey istediğimde bunu "Ben mi istiyorum, yoksa etrafı düşünen ben mi istiyor? Kim istiyor?" diye düşünüp istediğim şeyden emin olamamak, kim olduğumu bilmemek beni çok üzüyor.

İnsanlar kafalarının üstünde düşünce balonuyla dolaşıyor olsa benimkinde kocaman bold harflerle şöyle yazardı:
KİMİM BEN?


Kendimi bırakmak istiyorum. Hayat üzerinde çok fazla düşünmeden...İçimden gelenin kimin içinden geldiğini bilmediğim için içimden gelen herşeyi yapmak, kendimi hiç engellememek istiyorum. Bu beni kalabalık içinde yalnızlığa veya doğada yalnızlığa, zaman zaman asabiyete veya sinirliliğe, patavatsızlığa sürükleyecek varsın sürüklesin. Beni tanıyanların "Işıl, bu sen değilsin. Seni tanıyamıyorum." demelerine kada varırmış gibi geliyor. Çok normal. Ben bile kendimi tanıyamıyorken geçtiğim, geçeceğim süreçte bu çok normal birşey olacak.

Yaşadığım şeylere anlamlar yüklemeyi, onları dramatikleştirmeyi seviyorum. Şu yazdıklarımla beraber şunu hissettim: Sanki yanıma hiçbir şey almadan bir yolculuğa çıkmak üzereyim. Bugün, yarın. Çok yakında. Ama yanıma hiçbir şey almadan. Sadece kendim. Yanıma bavul alamam. Benim zannettiğim hiçbir şeyi yanıma almayacağım. Çünkü o şeylerin benim, gerçekten benim olduğundan emin değilim artık. Ve bu o kadar acı geliyor ki. Sanki kendimi çok uzun süredir aldatıyormuş gibi hissediyorum. Sanıyorum içimdeki burukluğun nedeni bu. İçimdeki, boğazımdaki yumrunun.

Bütün bunları yazmak beni o kadar rahatlattı ki kendimi içimi dökmüş gibi hissediyorum. N'apacağımı, n'apmak istediğimi biliyorum. Hayata bırakmak istiyorum kendimi. Kendimi hiçbir şeye zorlamak istemiyorum. Hiçbir şeye mecbur değilim. Hayatı kana kana içmek, kendimi suyun içine bırakmak istiyorum.

Hayat içinde kendime çıkış yolları bulabiliyordum. Birilerinden davranış kapmak gibi. Durumlar karşısında örnek aldıklarım , yaptıklarını doğru bulduklarım gibi davranarak kaçabiliyordum kendimden. Ama oyunculukta bunu yapamıyorum. Kendim olmak durumundayım. Sanırım durumu tetikleyen de bu oldu.

Oyunculuk yapamayacak, oyuncu olamayacak olsam bile, ki bunu düşünmek bile istemiyorum, sırf bu yolculuğa beni çıkardığı için 25 yaşında aldığım "Oyuncu olmak istiyorum." kararım için kendime minnettar kalacağım. Hatta, bu yolculuğun beni çok iyi bir oyuncu yapacağına inanıyorum.

Yorumlar

Popüler Yayınlar